28 Şubat 2018

Hipergami matriksi, bölüm 2

*anahtar kavramlar*

ONEitis: Ecnebiler, özel olduğuna inanarak saplantı hâline getirdiğiniz "O KADIN" için bu tabiri düşünmüş. Ben bunun yerine "biricik", "ruh eşi", "tek boynuzlu at" gibi terimler kullanıyorum.

Abundance Mentality: Kaybedecek hiçbir şeye sahip olmama ve durum gerektirdiğinde çekip gidebilme olgunluğudur, bu olgunluğa sahip olan kişi dünyada milyonlarca daha kadın olduğunu bilir. Bu yüzden bir erkeğin en güçlü silahı, içinde bulunmak istemediği bir ilişkiden kolayca çekilme gücüne sahip olmaktır. Bu düşünce yapısına sahip olan kişiler karşısındakini değil, kendisini ödül olarak görür.

Scarcity Mindset: Pek fazla kadınla birlikte olmamış erkeklerde görülür. Ulaşabileceği en iyi kadına sahip olduğunu sanan erkek, onu kaybetmemek için her şeyi yapacak ve her türlü dramaya katlanacaktır. Bu arkadaşlar beraber oldukları kadınlara karşı "tek boynuzlu at" muamelesi gösterir. Kırmızı çizgilerinin çiğnenmesine sinirlendiği hâlde çekip gidecek özgürlüğe sahip değildir.

80/20 KuralıBir sistem üzerindeki etkilerin 80%'inin, etkenlerin 20%'sinden kaynaklandığını açıklayan, daha azıyla, daha çoğu elde etme kuralı.
(wikipedia linki, sıfır var başında tabii)



Hipergami tatmini ve kadınların tatmin testlerinin temeli

Hüsamettin mutsuz. Hüsamettin kızgın.

Peki asıl yanlış yapılan nokta neresiydi ve daha iyi bir sonuç almak için ne yapılabilirdi? İlk yazımda bahsettiğim gibi, olayları dışarıdan izleme üstünlüğüne sahip olan kişiler objektif ve rasyonel bir bakış açısını ortaya daha rahat şekilde koyma şansını da ellerinde bulunduruyorlar. Bu yüzden çoğunuzun problemin kaynağını anladığını düşünüyorum. Yalnız şu var, aynı durumda Hüsamettin'in yerinde siz olsaydınız bu problemi anlamanız belki bir hafta, belki bir ay sürecekti. Benim gibi "umutsuz romantik" biriyseniz doğru yöntemi ilişkinin sonuna kadar anlamamanız da ihtimal dahilinde. Hiçbir zaman anlamayanlar da var.

Tekrar kavga anına geri dönelim ve opsiyonları teker teker konuşalım. 
RÜMEYSA: Aynı baban gibisin.
Bu cümlenin ne anlama geldiğini bir önceki yazımızda öğrenmiştik. Rümeysa, ilişkinin başında dünyanın en iyi erkeği olarak gördüğü Hüsamettin'in hâlâ yeterince erkek olup olmadığını BİLİNÇSİZ bir şekilde test etmeye çalışıyor. Daha sonra bunu neden söylediğini soracak olursak Rümeysa'nın cevabı ya "bilmiyorum, birden ağzımdan çıktı" ya da "sinir anında istemeden söyledim" olacaktır. Eğer bu söylediği şeye olay üzerinden bir ay geçtikten sonra bile gerçekten mantıklı bir açıklama getirmeyi başarabiliyorsa söylediğinde ciddi olduğunu anlamalısınız, yani babanıza benziyorsunuz. 

Hemen acele etmeyin, kadınlar GENELLİKLE duygularıyla, düşünmeden önce hissederek hareket ettikleri için daha sonrasında bu hareketlerine mantıklı açıklamalar getirme yeteneğine de sahiptir. Bu durumu evrimin kadınlara hediye ettiği bir savunma mekanizması olarak düşünebiliriz. Bunu inceleme isteği duyuyorsanız da sevgilisinden yeni ayrılmış bir kadınla konuşmanız yeterli. Bir hafta önce sorsanız erkeğiyle çok mutlu olan, aşkından ölen kadın ayrılık sonrası "zaten beni hiç sevmemişti, ben de onu sevmiyordum, demek ki ruh eşi değiliz" demekten çekinmeyecektir.

Kadınların sevgileri anlık ve çıkarcı bir yapıya dayalıdır, çünkü kadınların hayatta kalma ve soylarını EN İYİ ŞEKİLDE devam ettirme şansları bazı paradigmalara bağlıdır. Bunu başka bir yazıda konuşacağız. 

Bu yüzden ASLA bir kadına neden hoşunuza gitmeyen bir söylediğini sormamanız gerekiyor. Eğer bunu sorarsanız, bahsi geçen tatmin testini kafanıza taktığınız kabak gibi ortaya çıkacak, istediğimiz şey ise bunun tam tersi.

Şimdi, ufak kavgamıza geri dönelim.
RÜMEYSA: Aynı baban gibisin. 
HÜSAMETTİN: *vazoyu duvara fırlatır*
Sıçtın bile, geç bunları. 

Vazoyu duvara fırlattığınız anda Rümeysa'nın aklından ve bilinçaltından geçebilecek çok az fikir var. Genelde erkekler, kadının bilinçaltını kendinden soğutmayı başararak ilişkilerini mahvediyor. Hanımefendinin bilinçaltından geçecek mesaj zaten belli, "HASSİKTİR, adam sandığım herif tek sözümde kafayı yedi, peki ileride ailemizi düşmanlardan nasıl koruyacak?" diye düşünmeye vazoyu elinize aldığınız an başladı.

Yalnız şöyle bir durum var, bu hareket, yani vazoyu duvara fırlatma davarlığı, "bu adam bir psikopat, ileride delirip beni de öldürür" gibi bir sinyali Rümeysa'nın açık zihninde de oluşturabilir. Hiç beklemediğiniz bir anda mahallenin bir ucundan polis sirenlerini duyabilirsiniz. NANİ NANİ NANİ, Polis Emre geldi, hooop, ters kelepçe. Kadın beyanı esastır, hadi koğuşa.

Tebrikler, kendi kafanıza iki yandan sıkmış oldunuz.

Bu yapabileceğiniz en aptalca hareketti, bir de bu hareketin daha az aptalca olanı var. Daha az aptalca olması ileride götünüzü tırmalamayacağı anlamına gelmiyor. O yüzden yelkenleri suya indirmeyin hemen.
RÜMEYSA: Aynı baban gibisin.
HÜSAMETTİN: Neden böyle dedin şimdi? Babamdan nefret ettiğimi biliyorsun. Ben sana şöyle desem hoşuna gider miydi? Babam gibi değilim, o çok kötü bir adamdı, sakın bana bir daha böyle bir şey deme. (falan fistan, vs.)
Bu sefer fiziksel şiddet göstermeden sıçıyorsunuz. Hele bir de bunları söylerken yüzünüz ekşidiyse, duygusal bir yüz ifadesi takındıysanız veyl hâlinize!

En azından toparlanabilir bir durum içindesiniz. Muharebeyi kaybettiniz ama savaş hâlâ kazanılabilir. Kadının açık zihninde de pek fazla kötü bir imaj oluşturmayacaksınız şimdilik, ama merak etmeyin, Rümeysa hissettiği güçlü duygular için mantıklı bir açıklamayı zaten eninde sonunda bulacak. Bu tatmin testleri her başarısız olduğunuz durumda şiddetini ve sayısını arttırarak daha da kaldırılamaz hâle gelecek. O yüzden dedim yelkenleri hemen indirmeyin diye.

Peki, Rümeysa'nın bilinçaltı ve hipergami güdüsü bu sırada ne hissediyor, "benim tek lafımla bile bu kadar rahatsız oluyor ve çerçevesini düşürüyorsa gerçek bir tehlike anında bu adama güvenebilecek miyim?", hamster çarkında dönmeye başladı, eğer durduramazsanız kafesinden fırlayayıp kaçacak

Peki, en eğlenceli kısma gelelim, Hüsamettin ne yapmalıydı?
RÜMEYSA: Aynı baban gibisin.
HÜSAMETTİN: O kadar babam gibiyim ki nasıl aynı kişi olmadığımıza şaşırıyorum. *kahkaha atarak*
Erkekler, genellikle sözlerden ziyade hareketleri ciddiye almayı öğrenmeliler. Çocukların da sık uyguladığı bir kendini sağlama alma mekanizması olarak, kadınlar, ağızlarından çıkan sözlerin yaratacağı etkileri pek düşünmeden hareket ederler. Daha sonrasında da ağızlarından kaçan bu sözler için mantıklı bir açıklama getirmeyi başarırlar çünkü kadınların beyni böyle çalışır. Bir kadından duymayı asla hayal dahi edemeyeceğiniz şeyler duyacağınız zamanlar da gelecek, o yüzden buna ne kadar erken alışırsanız o kadar iyi olur.

Kadınlar, önce düşünüp sonra hareket eden erkeklerin aksine, hayal güçlerini kullanarak senaryolardaki boşlukları doldurmaktan keyif alırlar. Hatta kafasında kurduklarının gerçekleştiğini izleyen bir kadından daha mutlusunu görmek pek mümkün değildir.

Hüsamettin'in bu cevabında şakacı bir tavır izlediğini görüyoruz, karşısındaki kadının bilinçaltına ve hipergami güdüsüne vereceği sinyal "çok şirinsin ve bu hareketini ciddiye bile almıyorum" olacak. Bu alabileceğimiz en iyi sonuç. Rümeysa, erkeğinin verdiği cevaptan sonra belki biraz sıkılacak ve birkaç saatlik bir sessizlik terapisine girecek olsa da hipergami dürtüsünü tatmin eden cevabı alıyor. Bu cevabın o sırada nasıl bir bilinçaltı oluşturacağını biliyoruz, "Hüsamettin düşündüğüm kadar da zayıf değilmiş, bel altı oynadığım hâlde bana gülüp geçti", yani tartışmaya girmeden kazanmış olduk.
48 Laws of Power, Law 9
Win through your actions, never through argument. 
Any momentary triumph you think gained through argument is really a Pyrrhic victory: The resentment and ill will you stir up is stronger and lasts longer than any momentary change of opinion. It is much more powerful to get others to agree with you through your actions, without saying a word. Demonstrate, do not explicate.
Peki burada işimiz bitmiş mi oluyor? Hayır, işimiz bitmedi ama zor kısmı hallettik sayılır. Aslında bu tatmin testlerinin durumsal güçsüzlüğe ve kadının kendisi için en iyi seçimi yapması dinamiğine dayalı doğasını anladıktan sonra bu işten zevk almaya bile başlayabiliyorsunuz. Bu tatmin testleri artık size eğlenceli gelmeye başlıyor. Hem kendiniz eğleniyorsunuz, hem de erkekliğinize ve çerçevenizin sağlamlığına dayalı şüpheler güden kız arkadaşınızı sakinleştirmiş ve ona istediğinizi vermiş oluyorsunuz. Yine de dediğim gibi, işler daha bitmiş değil.

Bu tatmin testleri hakkında daha detaylıca başka bir yazıda konuşacağız.

Çerçeve ve imaj her şeydir
Iron Rule of Tomassi #1
Frame is everything. Always be aware of the subconscious balance of whose frame in which you are operating. Always control the Frame, but resist giving the impression that you are.
Ne diyecek olursanız olun, bir erkeğin hayatındaki kadına karşı HER ZAMAN çerçevesini yüksek tutması gerekiyor. Eğer söylediğiniz bir şeyden daha sonra geri adım atacaksanız hiç söylememeniz daha iyi. 

Sessizlik güçlü bir silahtır. Yerinde kullanın. Ne cevap vereceğinizi bilmiyorsanız, hiç cevap vermemeyi tercih edin. Hiç verilmemiş cevap, kendisi de bir cevap olarak, kötü bir cevaptan daha iyidir.

Bir erkeğin ilişkisinde kullanabileceği en büyük kozlardan birisi çekip gidebilme özgürlüğüne ve olgunluğuna sahip olmaktır.

Şunu soranlar olacağını biliyorum, "Batuhan, bizim hiç kırmızı çizgimiz olmayacak mı? Kadınların her dediğini sineye mi çekeceğiz?", haklı bir noktaya değindiniz. Bu haklı sorunun cevabı ya kadınların tatmin testlerini ciddiye almadan savuşturmak ya da kırmızı çizgilerinizi geçen kadınları basitçe terk etmek olacaktır. 

Abundance Mentality kavramını okumuştuk, değil mi? Bugün evsiz kalabilir ya da bir akrabanızı kaybedebilirsiniz. Hatta kendiniz dahi ölebilirsiniz. O hâlde niçin bir kadını kaybetmekten bu kadar korkuyorsunuz? Onun gibi bir kadını bir daha asla bulamayacağınızı mı düşünüyorsunuz? ONEitis kavramına tekrar göz atmalı ve Stoacı bir felsefe gütmelisiniz.

Bunu söylemekten hoşlanmıyorum ama kırmızı çizgilerinizi geçmeyi, zorlamayı denemeyen bir kadınla ya da bir erkekle tanışmayacaksınız. Tüm kadınlar sizin değerinizi ölçmek için kırmızı çizgilerinizi zorlayacak, kendinizi ne kadar değerli göstermeyi başarırsanız başarın bu tatmin testlerinin sonu da gelmeyecek. 

Tatmin testleri asla bitmez, sadece yoğunluğunu ve şiddetini erkeğin imajının sarsılmaz olmasına oranla düşürür.

Eğer ilişkinizin sağlıklı ve karşılıklı saygıya dayalı şekilde ilerlemesini istiyorsanız, ASLA çerçevenizden ve imajınızdan ödün vermeyin. Çerçevesi ve sınırları olmayan bir erkeğin sosyal market değeri, imajının ne kadar sağlam olduğuna ya da olmadığına oranla hızla düşer. 

Sağlam bir imajın ve çerçevenin nasıl oluşturulacağı, nasıl korunacağı hakkında yine başka bir yazıda konuşacağız. Burada sadece temelleri öğreniyoruz.

İlişkilerin altın kuralı: Arzu satın alınamaz, arzunun pazarlığı yapılmaz

Kadınlar, hayatta kalma ve ulaşabileceği en iyi genlere ulaşma güdüsünden dolayı kendilerinden düşük bir sosyal market değerine sahip olan erkeklere saygı duyamazlar, yine bu sebepten dolayı da kadınlar saygı duyamadıkları bir erkeği samimice sevemezler.

Bu yüzden bir erkek, sosyal market değerinin düşmesini veya artmasını sağlayan etkenleri öğrenmeli ve asla unutmamalıdır. Bir kadın, kendisinden daha düşük bir değere sahip olduğuna inandığı erkeğe karşı neredeyse her zaman "sadece arkadaş olalım" kartını oynamaktan çekinmez ve bu erkeğe samimi bir arzu duyamaz.

Oysa erkekler kendilerinden daha düşük değere sahip kadınlarla kısa süreli ve hatta uzun süreli ilişkiler yaşamakta ve mutlu olmaktadır.



80/20 Kuralı, arz ve talep

Erkeklerin kendilerinden düşük sosyal market değerine sahip kadınlarla mutlu olabilmesinin fakat kadınların bunu başaramamasının sebebi çok basit bir matematikle açıklanabilir.

Sperm ucuzdur, kadın yumurtası pahalıdır. Arzı yüksek olan ürünün talebi her zaman düşüktür.

Bunun sebebi, erişkin bir erkeğin dokuz aylık süreç içerisinde binlerce kadını dölleyebilecek kapasiteye sahip olması, fakat kadının bu süreçte yalnız bir kez hamile kalabilmesidir.

Pareto ilkesi (Pareto Principle), önemli azın yasası (Law of the Vital Few) ya da etken seyrekliği ilkesi (Principle of Factor Sparcity) olarak da bilinen bu kural, bir sistem üzerindeki etkilerin 80%’inin, etkenlerin 20%’sinden kaynaklandığını söyler.
  • Sorunların 80%’i, sebeplerin 20%’sinden kaynaklanır. 
  • Bir şirketin gelirlerinin 80%’inin kaynağı, müşterilerinin 20%’sidir. 
  • Bir şirkete gelen şikayetlerin 80%’i, müşterilerinin 20%’sinden gelir. 
  • Bir proje ekibi, eforunun 80%’ini projenin 20%’si (başındaki ve sonundaki 10%’luk dilimler) için harcar.
Yukarıdaki örnekler insan ilişkilerinde de geçerlidir. Sosyal market değeri yüksek olan kadınların 80%'i, sosyal market değeri yüksek olan 20%'lik erkek kesimle beraber olmaktadır. 

Bu yüzden 6/10 ve 9/10 değeri olan iki erkek ile beraber 8/10 değeri olan beş kadın, ıssız bir adaya düşseler, bu beş kadının tümü de 9/10'luk değeri olan erkek için mücadele edecektir. 6/10 sosyal değere sahip olan ikinci erkek ise diğer beş kızın her biriyle de çok yakın arkadaş olacaktır.

Sizi arkadaş yaptırmayacağız.

*bir sonraki yazıda smv'yi arttıran ve azaltan etkenleri konuşacağız, görüşmek üzere*

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder